21 Nis 2010

Elalem ne der ???


Nice duyguları yaşayamadan öldürmüştür bu düşünce, bir çok güzellikler gömülmüştür bu cümlenin içine, dışlanma korkusu!! "Elalem ne der"  Sanmıyorum  mutluluk olacağını böylesi bir teslimiyetin içinde, hep yarım kalmak gibi bir şey bu.

Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız başkalarının onayını mı gerektiriyor. Böyle düşünüyorsak eğer gerçek de biz kim oluyoruz, kimin için yaşıyoruz bu hayatı, aslolan kendi vicdanımız değil mi? aslında insan bir kere yüzleşebilse, bir kere karşı koymayı denese kurtulacak belki de bu yaşam törpüsünden.

Başkaları ne der düşüncesi ile yaşamak bir hayat tarzı olmamalı, insan kendini bu görünmez parmaklıklar ardında tutmamalı, şöyle dönüp bir geriye bakalım, nice sevinçleri nice mutlulukları erteledik belki de bu düşünce içinde, belki hiç yaşamak zorunda olmadığımız bir evliliği sürdürüyoruz, belki bir adım uzağımızdaki mutluluk veya huzura uzanamıyoruz.
Hiç tanışılmayan fakat her ne hikmetse her yaptığınızı izleyen ve tek işleri yaptıklarınız hakkında dedikodu üreten bu elalem kim? namus bekçisi mi yoksa ahlak zabiti mi? insanı kendi ahlaki değeri ve vicdanından başka kim sorgulayabilir?

Etrafımıza bir bakalım, ailemize, akrabalarımıza, komşularımıza, sokağımıza ve mahallemize, nice dedikodular yapılıyor, nice yargısız infazlar, kaç anne baba bu çevre baskısıyla "elalem" korkusunu işliyor çocuklarının beynine, elbet de koruma içgüdüsüyle, doğru mu? bence yanlış. Evlatlarımız bu yöntemle kendi doğrusunu bulamaz, pasif ve korkak davranır, özgürlüğünün elinden alındığını hisseder ve öz güven kaybına uğrar, kendi elimizle onlar ile aynı potaya sokarız çocuklarımızı, alacağı her kararı ve yapacağı her davranışı "elalem" süzgecinden geçirmek zorunda kalır ki  mutluluk kırıntıları süpürülür beyninden, bu da hataları arka arkaya getirir, bazı ailelerin korumak istedikleri gerçekten evlatları mı yoksa "elalem" ne der korkusu mu, asıl mesele burada işte.

İnsanın yaşama sevincini öldüren bu düşünce şekli özellikle küçük yerleşim yerlerinde ve kapalı toplumlarda yaşayanların kaçınılmaz yazgısıdır, ne çok insanımız bu acımasız değirmenin çarklarında öğütülüp gitmektedir, özellikle kadınlarımız yaşamın bir çok tadını almadan köreltilmiş duygularıyla iç içe yaşamaktadır, hayat çok kısa aslında yaşamınızın hiç bir anını "Elalemin" sofrasında meze ettirmeyin, kendi doğrusun da yaşayan insan mutlu insandır...

4 yorum:

  1. Derler ki; Elalemin derdi seni mi gerdi?...

    Oysa bizim derdimiz gerer elalemi. Bire bin kattıkları öykü olur, dilden dile yayılan.
    Buna rağmen, kimin ne diyeceğine aldırmadan, meraklı gözlere takılmadan yaşamalı.
    Bu bizim hayatımız. Altı üstü bir avuç ÖMÜR...
    Ötesi var mı!
    Neden bu bir avuç ömre ''kim ne der'' düşüncesiyle kilit vuralım!!.

    Sevgi ve selamlar bugün yağmurla harmanlanan sisli dağlarımdan...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Tufan, bu yaşıma kadar bir tek gün bile "elalem ne der" diye düşünmedim.. Bunun bir meziyet olduğunu savunmuyorum ayrıca.. Sadece bu benim değişmeyen prensibim.. Hiç pişman olmadım.. sevaplarım nasıl benimse günahlarım da benim.. Başarılarım nasıl beni mutlu ediyorsa hatalarım da sadece beni üzmekte..
    Güzel bir konuyu sunmuşsun gözlere.. O gözlerin kendi iç dünyasına çevrimesine sebep olmuş..

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Tufan, Çok güzel bir konuya değinmişsiniz, evet benimde elalem ne der dediğim olmuştur, Ama birzamanlar, şimdi artık o işlere bakmıyorum, elalemin ağzı torba değilki büzesin ne derse desinler, yoksa içinden çıkamayız.

    YanıtlaSil
  4. Size hak vermemek imkansız: El değil, beni benim değerlerim sınırlamalı.
    Fakat bunu söyleyebilmek bizler için, kendi sınırlarını oluşturabilenler, özgür iradelerini kullanabilenler için kolay olsa da "diğerlerimiz" için aynı kolaylık sözkonusu olmamakta.

    Sizin de vurguladığınız gibi nice hayat öğütülüyor o çarklarda ve daha nicesi öğütülecek kimbilir...

    Sevgiler

    YanıtlaSil